BEONING
Güney Koreli yönetmen Lee Chang Dong'un sekiz yıl aradan sonra karşımıza çıkardığı Şüphe filmi çağdaş edebiyatın önemli isimlerinden Haruki Murakami’nin “Barn Burning” adlı kısa hikayesinden uyarlandı. Yönetmen hikayenin genel yapısını alarak kendi anlatımı ve sinemanın olanakları ile zenginleştirdiği bir film sundu bizlere.
Başrollerinde genç oyunculara ev sahipliği yapan film (Yoo Ah-in, Jeon Jong-seo ve Steven Yeun) sinemanın görünmeyeni görünür kıldığının duru bir örneği.
Filmde karşımıza birbirinden farklı üç karakter çıkıyor. Fakat bu karakterlerin kesiştiği bazı noktalar var ki bunlardan biri de aşk. Hikayeyi bize aktaran, filmi onun hissiyatı ile birlikte izlediğimiz Lee, Kuzey Kore sınırına yakın bir taşrada yaşayan küçükken annesi tarafından terk edilmiş ve sorunlu bir babaya sahip olan hayatın acı yüzünü erkenden tatmış bir karakter. Yaşamında tutunduğu nokta ise yazar olmak isteyişi. Film Lee ile onun çocukluk arkadaşı Hae-Mi'nin karşılaşması ile başlıyor. Hae-Mi ailesiyle görüşmeyen tek odalı bir evde yaşamını sürdüren, davranışları çalkantılı bir karakter. Kısa sürede aralarında bir yakınlaşma yaşanır ve uzun süredir görüşmeyen bu iki insan arkadaşlığın ötesine geçerler. Filmde sık sık karşımıza çıkan şüphe kavramı bu ikili arasındaki ilişkide de çıkıyor. Bir şey ya vardır ya yokturu tamamen yıkarak filmi uç noktalardan alıp grilere sürüklüyor çünkü hiçbir şeyden emin olamayıp bizi içimizde uyandırdığı rahatsızlık ile baş başa bırakıyor. Hae-Mi bu tesadüfi karşılaşmalarında pandomim eğitimi aldığından bahsediyor ve elinde olmayan bir mandalinayı yeme eylemi gerçekleştiriyor ve ekliyor; ''Bunun yetenekle ilgisi yok. Mesele kendini elinde bir mandalina olduğuna inandırmak değil, bir mandalina olmadığını unutturmak.'' Buradaki pandomim sahnesinde Antonioni'nin Blow-Up efsanesini hatırlatması da benim için manidar oldu.
Birlikteliklerinin ardından Hae-Mi hayali olan Afrika gezisini gerçekleştirmek üzere bir tatile çıkıyor ve Lee'den o gelene kadar kedisine bakmasını rica ediyor. Bir kedi göremeyiz, izlerini görürüz. Acaba bir kedi var mı şüphesiyle baş başa kalırız tıpkı diğer baş başa kalacağımız her konu gibi.
Lee yokluğunda Hae-Mi'nin kedisine bakar ve dönüş günü onu karşılamaya gittiğinde tek dönmediğini görür. Tatilinde Ben ile tanışmış ve bir bağ kurmuştur. Ben varlıklı, başarılı genç bir erkektir ve idealleri, soğuk yapısıyla seyircide bir zıtlık oluşturur. Ben gelişi ile hayatlarını değiştirecek bir yol önlerine sunar. Artık bir aşk üçgeni vardır. Lee ne dışlanmış ne de dahil edilmiş hisseder. Dünyanın her yerinde karşımıza çıkan sınıf farkı kavramı bu filmde de sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bu farkın yarattığı yabancılaşma ve uçurumlar insan ilişkilerini de baltalıyor.
Ben ile Hae-Mi arasındaki yakınlaşma Lee'nin çetrefilli hayatının sorunlarından biri daha olurken Ben karakterinin de özü ve içindeki hayvanın hakikati ile yüzleşiriz. Lee'in evinin önünde ettikleri sohbette Ben'in her yıl düzenli aralıklarla seraları yaktığını ve stresini böyle çözüme ulaştırdığını öğreniriz. Zaten filmin devamında da Lee her gün koşarak bölgesindeki seraları kontrol eder çünkü orada bahsedilenin sadece bir sera olmadığını o da izleyici gibi farkındadır.
O gecenin ardından bir daha Lee Hae-Mi'ye ulaşamaz ve filmin kırılması da bu durumla birlikte başlar. Şüphelerimize bir şüphe daha eklenir. Bu andan itibaren Hae-Mi'yi Ben'in öldürüp ortadan kaldırdığına dair kırıntılar sunulur önümüze. Biz de karakterimiz Lee gibi o kırıntıları takip ede ede yolumuzu bulmaya çalışırız. Filmin genel kurgusunda, genel ruhunda sahip olduğu bu bilinmezlik her an karşımızda beliriyor. Bir kedinin olup olmadığı, Hae-Mi'nin duyguları, Ben'in bir katil olup olmadığı, Lee'in kitabı... Bunlar bize somut bir şekilde verilmeyerek hissettiriliyor, bizi düşünüp kurgulamaya teşvik ediyor. Sinema, görünmeyeni görünür kılarak var olmayanın varlığını bize kendi içimizde yaşatmayı başarabilen bir sanat. Ben'in hayatına girmesi Lee'in yazmasını teşvik ederken aralarında nefrete dayalı bir muhtaçlık oluşuyor
çünkü Ben de yanında her zaman ondan 'düşük', ona ve onun yaptıklarına hayran olacak birini arıyor. Olmayanı unutmayı bize gösteren Burning Lee'in izbe bir taşrada lüks arabasının içinde Ben'i yakması ile son buluyor. Lee'in Romanı ile birlikte ilerleyen film bu yangın sahnesiyle hem Lee'in romanının bitişi hem de Lee Chang Dong'un filmine noktayı koyuşu olarak yer ediniyor.
Şüphe, 2018
Yorumlar
Yorum Gönder