Love, Simon

LOVE, SIMON 

 

Greg Berlanti tarafından yönetilen Love, Simon klasik Amerikan rüyası öğelerini bolca barındıran bir gençlik filmi olarak karşımıza çıkıyor. Çift katlı evler, spor takımları, tiyatro gösterisi, karnavallar ve olmazsa olmaz bir dedikodu sayfası. Karakterimiz Simon mükemmel diye tabir edebileceğimiz bir aileye ve arkadaş çevresine sahip. Hayatında her şey yolunda gidiyor fakat sakladığı tek bir sırrı var, o da eşcinsel olduğu. Anlayışlı bir aile, ona her konuda destek olacak arkadaşlar ve insanlarla dolu bir hayatın içindeyken neden herkesten eşcinsel olduğunu saklar ki sorusu başta manasız ve filmi bir boşluğun üzerine konumlandırmış gözükse de sonrasında konuya dair Simon'ın ağzından duyduğumuz sözler bizi sağlam bir zeminin üzerine oturtuyor. Neden hetero insanlar yönelimlerini çevresine açıklamazken bir kadın bir kadından hoşlandığını söyleme ihtiyacı duyuyor? Neden bunun dünyaya ilan edilmesi ve ben değişmedim yine aynı benim diye telkinde bulunulması gerekiyor? İşte film bize bu soruları sordurduğu için kendi içinde yarattığı birçok tutarsızlığı yok ediyor. 
Film okulun dedikodu hesabına atılan bir gönderi ile bir başlangıç yaratıyor. Okul öğrencilerinden biri anonim bir isimle eşcinsel olduğunu açıkladığı bir paylaşımda bulunuyor ve bu paylaşıma bir mail adresi eklemeyi de ihmal etmiyor. Nerede olursak olalım insanın kendi kimliğini olduğu gibi göz önünde yaşaması her zaman lisede daha zor oluyor sanırım, lise insanın başına gelen bir hastalık. Hem seni hasta ediyor hem de iyileştiğinde eskisinden güçlü hale getiriyor. 

Simon kendi içinde verdiği ufak gelgitlerden sonra gönderideki mail adresine anonim bir isimle kendinin de eşcinsel olduğuna ve hayatına dair bir yazı gönderiyor. Filmin yükseliş noktası da bu yazışma ve sonrasında gelen tahmin oyunları ile başlıyor. Simon'ın konuştuğu kişi çevresinden, tanıdığı biri ama kim? Filmi seyrederken annesinden tutun arkada geçen figuranlara kadar tahminde bulundum. İnsanların üzerindeki mavi detaylarına dikkat ettim ama bazen gerçek tam önümüzde oluyor, hatta bize gösteriliyor ama biz inanmıyoruz hep farklı bir yolu, bizi zorlayacak bir yolu arıyoruz. 

Filmin sonunda gördüğümüz Blue'nun aslında kim olduğu beni biraz şaşırtırken suratımda hoş bir tebessüm de bıraktı. İzleyiciye ters köşe yaratmaktan ziyade belki de bazen çok düşünmenin o kadar da iyi olmadığını gösterdi. Film boyunca her yerden bir şeyler kovalayıp tahminler içinde kendimi boğmam yerine akışına bırakmanın daha keyif vereceği gerçeği ile son sahnede yüzleştim. 
Love, Simon arkadaşlık, aile, bireyin kendi iç dünyası ve etik kavramı hakkında sizi düşündürmeye iten bir film olarak karşımıza çıkıyor. İzleyen ve karakterlerde bir yerinden kendini bulan ve içlerindeki cesaret için kıvılcım arayan insanlara duru bir anlatıyla yol gösteriyor. Hepimiz hayatta birilerine söylemek istediğimiz sözleri erteliyoruz. Birinin sözleri bizi kırdığında cevap veremiyoruz, kendi içimizde bu sözleri büyütüyor ve yine kendi içimizi parçalıyoruz. Bazı şeyleri unutamıyoruz ya da unuttuğumuzu sandığımız bir anda bir sızı hissedip sanki hiç zaman geçmemiş gibi tekrar hatırlıyoruz. Hayatlarımızı değiştirmek, istediğimiz kişi olmak için hep bir eşik yaratıyoruz. Eğer o eşiği geçersem sonrasında istediğim kişi olabileceğim. Eğer o eşiği geçersem tüm kırgınlıklarım geçecek. Eğer o eşiği geçersem söyleyemediğim her söz, veremediğim her cevabı vermiş olacağım. Tıpkı Simon'ın liseden mezun olmak için gün sayması ve sonra istediği kişiyi şu an olduğu yerden, noktadan uzaklaşarak olabileceğine inandığı gibi. Belki de öyle olabilirdi. Simon mezun olduğunda bambaşka bir yere gidecek bambaşka bir hayata sahibi olacaktı. Fakat hiç geri dönmeyecek miydi? 

Love, Simon 2018

Yorumlar